Hallâc Kime Aittir?
Hayat bazen, tarihte bir iz bırakmış düşünürlerin sözleriyle, onların fikirleriyle şekillenir. Bunlar, adeta zamanın ötesine geçen, yüzyıllar sonra bile insanları etkileyen bir yankı bırakır. Peki, Hallâc-ı Mansur’un “En el-Hakk” (Ben Hakkım) sözüne ne kadar yakınsınız? Bu söz, ne sadece bir inanç manifestosu, ne de sıradan bir kendini ifade etme biçimi. Bu söz, binlerce yıl önce bir ermişin, bir düşünürün kimliğini ve varoluşunu ortaya koyan, derin anlamlarla yüklü bir cümledir. Peki, Hallâc’a ait olan bu derinlikli bakış açısını nasıl kavrayabiliriz? İşte, Hallâc’ın kim olduğuna dair bir yolculuğa çıkıyoruz, hem dün hem de bugün.
Hallâc’ın Tarihsel Arka Planı
Hallâc-ı Mansur, 858-922 yılları arasında yaşamış, Sünni İslam dünyasında, özellikle de tasavvuf geleneğinde önemli bir yer tutmuş bir şahsiyet olarak bilinir. En çok “En el-Hakk” sözünden dolayı tanınır. Bu cümle, onun Tanrı ile birliğini, insanın ilahi bir özle birleşmesini ifade eden bir itirafıdır. Ama işin garibi, bu basit gibi görünen söz, zamanla onu büyük bir tartışma konusu haline getirdi. Çünkü bu söz, sadece bir tasavvufî bakış açısının ötesinde, büyük bir metafizik gerilimi içinde barındırıyordu. Hakk’ı, yani Tanrı’yı kendi benliğinde görmek, bir insanın başına neler getirebilir? Bu sorunun cevabını, Hallâc’ın hayatında, onu büyük bir zulme uğratan bir süreçte bulabiliriz.
Hallâc’ın Mesajı: Kimseye Ait Olmayan Bir Düşünce
Hallâc’a ait olan düşünce sadece bir insanın değil, tüm insanlık tarihinin bir mirasıdır. O, ne sadece İslam’ın ne de yalnızca Orta Çağ’ın bir figürüdür. Hallâc, çok daha evrensel bir boyutta insanlığın varoluşuna, Tanrı ile olan ilişkisinin derinliğine dair bir sorgulamadır. O yüzden “Hallâc kime aittir?” sorusu, her dönemin insanına sorulması gereken bir sorudur.
Hallâc, “En el-Hakk” dediğinde, sadece kendisini değil, aynı zamanda bir insanın Tanrı’yla olan bağını da dile getirmiştir. Bu, bir insanın benliğinin ötesinde bir varlık anlayışıdır. Bu bakış açısına sahip olan Hallâc, kendini Tanrı ile bir görmenin ötesinde, Tanrı’yı insanda görmekten bahsediyordu. Bu anlayış, İslam’ın katı dogmalarına karşı çıkmak anlamına geliyordu. Bu yüzden onun düşünceleri, sadece bir dini sorgulama değil, insanlık ve Tanrı arasındaki ilişkiye dair çok derin bir felsefi düşünce biçimiydi.
Hallâc’ın Günümüzdeki Yansımaları
Bugün, Hallâc’ın mesajları hala insanları etkiliyor. Özellikle bireysel özgürlük, benlik arayışı ve Tanrı ile birebir ilişki kurma düşünceleri, çağdaş toplumların temel felsefi sorgulamalarına çok yakın. Hallâc, modern zamanlarda mistik düşünceyi anlamak isteyenler için hala bir ilham kaynağıdır. Bu bakış açısını günümüzün postmodern felsefesiyle ilişkilendirirsek, kendini bulma, içsel arayış ve özgürlük üzerine yapılan tartışmaların temellerinin, çok eskilere dayandığını görebiliriz. Bugün yaşadığımız bireysel ve toplumsal krizlerin, Hallâc’ın yüzyıllar önce vurguladığı fikirlerle benzer bir paralellik taşıması hiç de şaşırtıcı değildir. O zaman, bir kez daha soralım: Hallâc kime aittir? Herkes için mi, yoksa sadece bir dönemin insanları mı?
Hallâc’ın Gelecekteki Potansiyel Etkileri
Hallâc’ın düşüncelerinin gelecekteki etkileri, onu ve onun gibi mistik düşünürleri daha çok tartışmaya açacaktır. İnsanlar, Hallâc’ın özgürlük ve Tanrı ile bir olma anlayışını, daha derinlemesine keşfetmeye devam edecek. Geleceğin toplumları, belki de onun öğretilerini yalnızca dini bir anlamda değil, evrensel bir insanlık anlayışı olarak benimseyecekler. Bu da demek oluyor ki, Hallâc’ın öğretileri, sadece bir dönemle sınırlı kalmayacak; zamanla, insanlık için evrensel bir değer taşıyan bir ışık kaynağına dönüşecektir.
Sonuç: Hallâc’ın Yeri
Peki, Hallâc’a ait olan bu düşünceler kimseye ait olabilir mi? Düşünceler, duygular, anlayışlar, hiç kimseye ait değildir. Onlar, insanların birleştiren, insanlıkla bütünleşen bir paydadır. Hallâc, sadece bir şahsiyet değil, onun öğretileri de tüm insanlığa aittir. Gerçekten de Hallâc, tarihe değil, insanlık tarihine mal olmuştur.
Hallâc, bugün İran sınırları içerisinde yer alan Beyzâ’nın kuzeydoğusundaki Tûr’da 244/858’de doğdu. Bir görüşe göre babasının mesleği, başka bir görüşe göre ise gönüllerdeki sırları pamuk gibi altüst edip işlemesi nedeniyle “Hallâc” unvanını almıştır .
Duru!
Kıymetli yorumlarınız için teşekkür ederim; sunduğunuz öneriler yalnızca yazının dilini akıcı hale getirmekle kalmadı, aynı zamanda okuyucuya mesajın daha net aktarılmasını sağladı.
Leylâ Erbil daha ilk öykü kitabı Hallaç’ta alışılmış öykü yazımını zorlar, öykünün sınırlarını kurcalar. Dünyaya bakışında döneminin öbür yazarlarından farklı bir tutum içindedir. İş Bankası Kültür Yayınları Hallaç – Leyla Erbil – Hepsiburada Hepsiburada hallac-leyla-erbil-pm-kis… Hepsiburada hallac-leyla-erbil-pm-kis… Leylâ Erbil daha ilk öykü kitabı Hallaç’ta alışılmış öykü yazımını zorlar, öykünün sınırlarını kurcalar.
Halil!
Yorumlarınız metni daha dengeli hale getirdi.
Bu sözü söyleyen Hakk idi, Hakk idi. “Ben Hakk’ım” diyen Hallâc-ı Mansûr , o sözü söylemeden önce, Hak yoluna düşmüş, o yolun toprağını kirpiklerinin ucu ile süpürür olmuştu. O kendi yokluğunun denizine daldı, daldı da ondan sonra “Ben Hakk’ım” incisini deldi. Hallâc ‘ın enelhak dediği doğrudur. Ancak bu sözüyle tanrılık iddiasında bulunduğu yolundaki hükümler kesinlikle yanlıştır.
Leman!
Sevgili katkınız için minnettarım; sunduğunuz fikirler yazının akademik değerini pekiştirdi ve daha kalıcı bir çalışma oluşturdu.
1- Cehennem acı çektiğimiz yer değildir bilakis acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir . Bu maddenin biçim olarak Vikisöz standartlarına ulaşması için elden geçirilmesi gerekmektedir. 2- Dünyadan vazgeçmek nefsin işidir. Önemli olan ruhun işi olan ahiretten vazgeçebilmektedir. Müslim bin Haccac veya sıklıkla İmam Müslim (821 – 875) (Arapça: أبو الحسين مسلم بن الحجاج القشيري النيشابوري), 9.
Şehzade!
Teşekkür ederim, fikirleriniz yazının akışını iyileştirdi.